50 adet Örneklerle Synonyms(yakın anlamlı) kelimeler-YDS

İngilizce bilgimizi ölçen sınavlarda sıklıkla karşılaştırılan yakın anlamlı kelimeler doğru cümle içlerinde kullanıldığında anlamını korumaktadır. Bu kelimelerin yakın anlamlı olanlarıyla beraber cümle içlerinde kullanıldığı örnekler aşağıdaki sizler için derlenmiştir. Sizlerde en çok kullanılan 50 yakın kelimeleri öğrenerek ingilizcenizi daha da geliştirebilirsiniz. Hadi başlayalım o zaman.

synonyms

1. Big (büyük) / Large (büyük)

  • Big: Günlük konuşmada yaygın olarak kullanılır.
    • This is a big problem. (Bu büyük bir sorun.)
  • Large: Daha resmi bir tondadır.
    • The company owns a large building. (Şirket büyük bir binaya sahip.)

2. Happy (mutlu) / Joyful (neşeli)

  • Happy: Günlük mutluluğu ifade eder.
    • I feel so happy today! (Bugün çok mutluyum!)
  • Joyful: Daha yoğun bir mutluluk ifade eder, resmi veya edebi bir kullanımı vardır.
    • The children were joyful after receiving their gifts. (Çocuklar hediyelerini aldıktan sonra çok neşeliydi.)

3. Fast (hızlı) / Quick (hızlı)

  • Fast: Daha genel bir hız anlamında kullanılır, hem zamansal hem fiziksel hız için uygundur.
    • He runs very fast. (O çok hızlı koşar.)
  • Quick: Daha çok süreyle ilgilidir, genellikle “çabuk” anlamında kullanılır.
    • She gave me a quick answer. (Bana çabuk bir cevap verdi.)

4. Rich (zengin) / Wealthy (varlıklı)

  • Rich: Daha yaygın, günlük konuşmalarda sık kullanılır.
    • He is a rich businessman. (O zengin bir iş adamı.)
  • Wealthy: Daha resmi ve kapsamlıdır, genellikle büyük serveti olan kişiler için kullanılır.
    • Only wealthy individuals can afford such luxury. (Sadece varlıklı kişiler böyle bir lüksü karşılayabilir.)

5. Start (başlamak) / Begin (başlamak)

  • Start: Günlük konuşmalarda yaygındır.
    • Let’s start the meeting now. (Hadi toplantıya şimdi başlayalım.)
  • Begin: Daha resmi veya yazılı dilde tercih edilir.
    • The concert will begin at 8 PM. (Konser akşam 8’de başlayacak.)

6. Angry (kızgın) / Furious (öfkeli)

  • Angry: Genel kızgınlık durumlarını ifade eder.
    • She was angry because of the delay. (O, gecikme yüzünden kızgındı.)
  • Furious: Daha yoğun bir öfkeyi ifade eder.
    • He was furious when he found out the truth. (Gerçeği öğrendiğinde öfkeliydi.)

7. Old (eski, yaşlı) / Ancient (çok eski, antik)

  • Old: Yaş veya zamanla ilgili genel bir anlam taşır.
    • This is an old book. (Bu eski bir kitap.)
  • Ancient: Çok eski ya da tarih öncesine ait şeyleri ifade eder.
    • We visited ancient ruins during our trip. (Seyahatimiz sırasında antik kalıntıları ziyaret ettik.)

8. Beautiful (güzel) / Gorgeous (muhteşem)

  • Beautiful: Genel olarak güzel anlamındadır.
    • She has a beautiful smile. (Onun güzel bir gülüşü var.)
  • Gorgeous: Daha yoğun bir hayranlık ifade eder.
    • The bride looked absolutely gorgeous. (Gelin kesinlikle muhteşem görünüyordu.)

9. Cheap (ucuz) / Inexpensive (hesaplı)

  • Cheap: Kalite açısından olumsuz bir çağrışımı olabilir.
    • This watch is cheap, but it breaks easily. (Bu saat ucuz ama kolayca bozuluyor.)
  • Inexpensive: Daha olumlu bir anlam taşır, hesaplı veya uygun fiyatlı demektir.
    • We found an inexpensive hotel near the city center. (Şehir merkezine yakın hesaplı bir otel bulduk.)

10. Hard (zor) / Difficult (zor)

  • Hard: Hem fiziksel zorluk hem de göreceli zorluklar için yaygındır.
    • This test is very hard. (Bu test çok zor.)
  • Difficult: Daha resmi bağlamlarda zorluk ifade eder.
    • The task was difficult, but we managed to complete it. (Görev zordu, ama başarmayı başardık.)

11. Help (yardım etmek) / Assist (desteklemek)

  • Help: Daha genel ve günlük bir kullanıma sahiptir.
    • Can you help me with this project? (Bu projede bana yardım eder misin?)
  • Assist: Daha resmi bir ifade içerir.
    • The manager will assist you during the process. (Yönetici süreç boyunca size destek olacak.)

12. Idea (fikir) / Thought (düşünce)

  • Idea: Daha somut bir öneri veya yaratıcı bir düşünceyi ifade eder.
    • I have a great idea for the event. (Etkinlik için harika bir fikrim var.)
  • Thought: Daha soyut veya kişisel bir düşünceyi ifade eder.
    • She shared her thoughts about the topic. (O, konu hakkındaki düşüncelerini paylaştı.)

13. Job (iş) / Occupation (meslek)

  • Job: Günlük hayatta bir iş veya görev anlamında kullanılır.
    • He got a new job at a tech company. (Bir teknoloji şirketinde yeni bir işe girdi.)
  • Occupation: Daha resmi bir terimdir, genellikle meslek için kullanılır.
    • Please write your occupation on the form. (Lütfen formda mesleğinizi yazın.)

14. Look (bakmak) / Glance (göz atmak)

  • Look: Daha uzun süreli bakışı ifade eder.
    • Look at the sky, it’s so clear tonight. (Gökyüzüne bak, bu gece çok berrak.)
  • Glance: Kısa süreli bir bakışı ifade eder.
    • She glanced at her watch and left quickly. (Saatine göz atıp hızla ayrıldı.)

15. Speak (konuşmak) / Talk (sohbet etmek)

  • Speak: Daha resmi veya ciddi konuşmalar için uygundur.
    • He spoke about the importance of education. (Eğitimin önemi hakkında konuştu.)
  • Talk: Günlük ve samimi bir konuşmayı ifade eder.
    • Let’s talk about your weekend plans. (Hafta sonu planlarından konuşalım.)

16. Love (sevmek) / Adore (hayranlık duymak)

  • Love: Daha genel bir sevgi anlamındadır.
    • I love chocolate cake. (Çikolatalı pastayı seviyorum.)
  • Adore: Daha derin bir sevgi veya hayranlık ifade eder.
    • She adores her little brother. (Küçük kardeşine hayranlık duyuyor.)

17. Smart (zeki) / Intelligent (akıllı)

  • Smart: Günlük dilde hem zeka hem de pratiklik ifade eder.
    • He is a smart kid who learns quickly. (O, çabuk öğrenen zeki bir çocuk.)
  • Intelligent: Akademik veya entelektüel zekayı vurgular.
    • She is one of the most intelligent people I know. (Tanıdığım en akıllı insanlardan biri.)

18. End (son) / Finish (bitirmek)

  • End: Bir şeyin sona ermesi anlamında kullanılır.
    • The movie ends at 9 PM. (Film akşam 9’da bitiyor.)
  • Finish: Bir işi tamamlamak anlamında kullanılır.
    • I need to finish my homework before dinner. (Akşam yemeğinden önce ödevimi bitirmeliyim.)

19. Pretty (güzel) / Lovely (sevimli)

  • Pretty: Fiziksel güzellik için sıkça kullanılır.
    • She is a pretty woman with a kind heart. (O, nazik kalpli güzel bir kadın.)
  • Lovely: Daha sevimli, çekici veya hoş anlamındadır.
    • What a lovely view from this window! (Bu pencereden ne hoş bir manzara!)

20. Clean (temiz) / Tidy (düzenli)

  • Clean: Kir veya lekeden arınmış anlamındadır.
    • The room is clean after the maid worked on it. (Hizmetçi çalıştıktan sonra oda temiz.)
  • Tidy: Düzenli ve derli toplu anlamındadır.
    • He always keeps his desk tidy. (Her zaman masasını düzenli tutar.)

21. Say (söylemek) / Tell (anlatmak)

  • Say: Ne söylendiğini belirtir, genellikle bir cümleye odaklanır.
    • She said, “I’ll be there at 5 PM.” (O, “Saat 5’te orada olacağım.” dedi.)
  • Tell: Kime söylendiğini belirtmek için kullanılır.
    • He told me about his trip to Paris. (Bana Paris seyahatinden bahsetti.)

22. Cold (soğuk) / Freezing (dondurucu soğuk)

  • Cold: Genel soğuk hava için kullanılır.
    • It’s cold outside; wear a jacket. (Dışarısı soğuk, bir ceket giy.)
  • Freezing: Çok aşırı bir soğuğu ifade eder.
    • The weather is freezing; it might snow soon. (Hava dondurucu soğuk, yakında kar yağabilir.)

23. Buy (satın almak) / Purchase (satın almak)

  • Buy: Günlük konuşmalarda yaygındır.
    • I need to buy some groceries. (Biraz market alışverişi yapmam gerekiyor.)
  • Purchase: Daha resmi ve ticari bağlamlarda kullanılır.
    • The company plans to purchase new equipment. (Şirket yeni ekipman satın almayı planlıyor.)

24. Nice (güzel, hoş) / Pleasant (hoş, keyifli)

  • Nice: Günlük konuşmada çok yaygın bir kelimedir.
    • She is a nice person to work with. (Onunla çalışmak hoş bir deneyim.)
  • Pleasant: Daha resmi ve olumlu bir deneyimi ifade eder.
    • We had a pleasant evening at the restaurant. (Restoranda keyifli bir akşam geçirdik.)

25. Answer (cevap vermek) / Respond (yanıtlamak)

  • Answer: Günlük konuşmalarda sıklıkla kullanılır.
    • Please answer my question. (Lütfen sorumu cevapla.)
  • Respond: Daha resmi bir yanıttır, genellikle yazılı ya da resmi durumlarda tercih edilir.
    • He didn’t respond to my email. (E-postama yanıt vermedi.)

26. Need (ihtiyaç duymak) / Require (gerekmek)

  • Need: Daha günlük ve genel bir ifade.
    • I need some help with my homework. (Ödevimde biraz yardıma ihtiyacım var.)
  • Require: Daha resmi ve koşula bağlı bir durumu ifade eder.
    • This job requires strong communication skills. (Bu iş güçlü iletişim becerileri gerektiriyor.)

27. Dangerous (tehlikeli) / Risky (riskli)

  • Dangerous: Fiziksel tehlikeleri ifade eder.
    • Swimming in this river is dangerous. (Bu nehirde yüzmek tehlikeli.)
  • Risky: Daha çok belirsizlik içeren durumlar için kullanılır.
    • Investing in that company is risky. (O şirkete yatırım yapmak riskli.)

28. Show (göstermek) / Demonstrate (göstermek, sergilemek)

  • Show: Günlük konuşmalarda kullanılır.
    • Can you show me how to do this? (Bunu nasıl yapacağımı gösterebilir misin?)
  • Demonstrate: Daha resmi bir bağlamda kullanılır, beceri ya da bilgi sergilemeyi ifade eder.
    • He demonstrated his skills during the interview. (O, mülakat sırasında becerilerini sergiledi.)

29. Cheap (ucuz) / Affordable (uygun fiyatlı)

  • Cheap: Olumsuz bir çağrışım yapabilir, kalitesiz anlamı da içerebilir.
    • This chair looks cheap and flimsy. (Bu sandalye ucuz ve dayanıksız görünüyor.)
  • Affordable: Olumlu bir anlam taşır, uygun fiyatlı demektir.
    • They sell high-quality yet affordable furniture. (Kaliteli ama uygun fiyatlı mobilyalar satıyorlar.)

30. Explain (açıklamak) / Clarify (açıklığa kavuşturmak)

  • Explain: Bir şeyi genel anlamda açıklamak için kullanılır.
    • Can you explain this concept to me? (Bu kavramı bana açıklayabilir misin?)
  • Clarify: Belirsiz bir durumu netleştirmek için kullanılır.
    • I need to clarify the details before we proceed. (Devam etmeden önce detayları netleştirmem gerekiyor.)

31. Quiet (sessiz) / Silent (sessiz, suskun)

  • Quiet: Dış ortamın sakin veya sessiz olduğunu ifade eder.
    • The library is a quiet place to study. (Kütüphane ders çalışmak için sessiz bir yerdir.)
  • Silent: İnsanların veya ortamın tamamen sessiz olduğunu ifade eder.
    • The room was completely silent after the announcement. (Duyurudan sonra oda tamamen sessizdi.)

32. Funny (komik) / Hilarious (çok komik)

  • Funny: Günlük ve hafif komik şeyler için kullanılır.
    • That joke was funny. (O şaka komikti.)
  • Hilarious: Çok yoğun bir komikliği ifade eder.
    • The movie was absolutely hilarious! (Film kesinlikle çok komikti!)

33. Quick (hızlı) / Rapid (çok hızlı)

  • Quick: Kısa süre içinde yapılan şeyler için kullanılır.
    • He gave a quick response to the question. (Soruya çabuk bir cevap verdi.)
  • Rapid: Çok hızlı ve yoğun bir durumu ifade eder.
    • The company experienced rapid growth last year. (Şirket geçen yıl hızlı bir büyüme yaşadı.)

34. Small (küçük) / Tiny (minik)

  • Small: Genel anlamda küçük şeyler için kullanılır.
    • I have a small apartment in the city. (Şehirde küçük bir dairem var.)
  • Tiny: Çok daha küçük boyutları ifade eder.
    • The baby’s hands are so tiny! (Bebeğin elleri çok minik!)

35. Important (önemli) / Significant (önemli, anlamlı)

  • Important: Genel anlamda bir şeyin önemini belirtir.
    • This is an important decision for our future. (Bu, geleceğimiz için önemli bir karar.)
  • Significant: Daha derin veya ölçülebilir bir önem taşır.
    • The discovery was a significant breakthrough in science. (Bu keşif, bilimde önemli bir atılımdı.)

36. Cold (soğuk) / Chilly (serin)

  • Cold: Genel bir soğukluk ifade eder.
    • It’s cold outside; wear a coat. (Dışarısı soğuk, bir mont giy.)
  • Chilly: Hafif ama rahatsız edici bir soğukluk anlamındadır.
    • The autumn mornings are often chilly. (Sonbahar sabahları genellikle serindir.)

37. See (görmek) / Watch (izlemek)

  • See: Bir şeyi fark etmek veya görmek anlamında kullanılır.
    • I see a bird on the tree. (Ağaçta bir kuş görüyorum.)
  • Watch: Dikkatle bir şeyi izlemek anlamına gelir.
    • We watched a great movie last night. (Dün gece harika bir film izledik.)

38. Ask (sormak) / Inquire (soruşturmak)

  • Ask: Günlük sorular için kullanılır.
    • Can I ask you something? (Sana bir şey sorabilir miyim?)
  • Inquire: Daha resmi bir bağlamda bilgi istemek için kullanılır.
    • The officer inquired about the missing documents. (Memur, kayıp belgeler hakkında soruşturma yaptı.)

39. Begin (başlamak) / Commence (başlamak)

  • Begin: Yaygın ve günlük kullanım için uygundur.
    • The meeting will begin at 10 AM. (Toplantı sabah 10’da başlayacak.)
  • Commence: Daha resmi veya yazılı bağlamlarda kullanılır.
    • The construction work will commence next week. (İnşaat çalışmaları gelecek hafta başlayacak.)

40. Help (yardım etmek) / Support (desteklemek)

  • Help: Birine doğrudan yardım etmek anlamındadır.
    • Can you help me move this table? (Bu masayı taşımama yardım edebilir misin?)
  • Support: Daha genel bir anlamda moral, maddi veya manevi destek vermek için kullanılır.
    • She supported him through difficult times. (Ona zor zamanlarda destek oldu.)

41. Hard (zor) / Tough (zorlu)

  • Hard: Fiziksel veya zihinsel bir zorluk ifade eder.
    • The exam was really hard. (Sınav gerçekten zordu.)
  • Tough: Daha direnç veya dayanıklılık gerektiren durumları ifade eder.
    • Life can be tough sometimes. (Hayat bazen zorlu olabilir.)

42. Clean (temizlemek) / Wash (yıkamak)

  • Clean: Daha genel bir temizlik anlamındadır.
    • Clean your room before dinner. (Akşam yemeğinden önce odanı temizle.)
  • Wash: Su veya bir sıvı ile temizlik yapmak anlamındadır.
    • You should wash your hands before eating. (Yemekten önce ellerini yıkamalısın.)

43. Run (koşmak) / Sprint (hızlı koşmak)

  • Run: Genel bir koşma fiilidir.
    • I run every morning in the park. (Her sabah parkta koşarım.)
  • Sprint: Çok hızlı bir şekilde kısa mesafe koşmayı ifade eder.
    • The athlete sprinted to the finish line. (Atlet, bitiş çizgisine hızla koştu.)

44. Happy (mutlu) / Content (memnun)

  • Happy: Genel bir mutluluk ifade eder.
    • I’m happy to see you again. (Seni tekrar gördüğüme mutluyum.)
  • Content: Daha sakin bir memnuniyet duygusunu ifade eder.
    • She felt content with her achievements. (Başarılarıyla memnun hissetti.)

45. Angry (kızgın) / Annoyed (rahatsız, sinirli)

  • Angry: Genel bir kızgınlık duygusunu ifade eder.
    • He was angry because of the delay. (Gecikme yüzünden kızgındı.)
  • Annoyed: Daha düşük düzeyde bir rahatsızlık veya sinir hali için kullanılır.
    • I was annoyed by the loud music. (Yüksek sesli müzik beni rahatsız etti.)

46. Old (eski) / Outdated (modası geçmiş)

  • Old: Yaşı ilerlemiş ya da eskimiş anlamında kullanılır.
    • This is an old book from my childhood. (Bu, çocukluğumdan kalma eski bir kitap.)
  • Outdated: Modası geçmiş veya artık kullanılmayan anlamındadır.
    • The software is outdated and needs an update. (Yazılım modası geçmiş ve güncellemeye ihtiyaç duyuyor.)

47. Easy (kolay) / Simple (basit)

  • Easy: Zorlayıcı olmayan anlamındadır.
    • This math problem is easy to solve. (Bu matematik sorusunu çözmek kolay.)
  • Simple: Daha çok karmaşıklıktan uzak şeyler için kullanılır.
    • He explained it in a simple way. (Bunu basit bir şekilde açıkladı.)

48. Important (önemli) / Crucial (hayati, çok önemli)

  • Important: Genel anlamda bir şeyin önemini belirtir.
    • Education is important for everyone. (Eğitim herkes için önemlidir.)
  • Crucial: Çok önemli, hayati anlamında kullanılır.
    • It is crucial to act quickly in an emergency. (Acil bir durumda hızlı hareket etmek hayati önem taşır.)

49. Friend (arkadaş) / Companion (eşlik eden, dost)

  • Friend: Genel bir arkadaşlık ilişkisini ifade eder.
    • He is my best friend. (O benim en iyi arkadaşım.)
  • Companion: Daha çok eşlik eden kişi veya yakın dost anlamındadır.
    • The dog has been her loyal companion for years. (Köpek, yıllardır onun sadık dostu olmuştur.)

50. Fast (hızlı) / Swift (çabuk)

  • Fast: Genel hız için kullanılır.
    • He drives a fast car. (O hızlı bir araba sürüyor.)
  • Swift: Daha zarif ve etkili bir hız anlamındadır.
    • The response from the team was swift and effective. (Ekipten gelen yanıt hızlı ve etkiliydi.)

Buraya kadar geldiysen bizleri sosyal medya hesaplarından takip et 🙂


ExpoTekno sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

English Translate »